ŞU an-KARA

Son dönemde iki kere art arda bombalama olayı olunca ister istemez neden ve niye Ankara diye gözlerimiz o yöne çevrildi. 

* Amaç neydi?

* Ne söylenmek isteniyordu bu bombalama olaylarıyla?

* Kimler yapıyordu diye de kendi kendimize sorarken, yapanlar acaba kendi kendine bağımsız bir şekilde mi yapıyordu?

* Yoksa işin içinde taşeronluk var mı? diye de sormakta fayda vardır.

Yani kısaca gündelik olaylara dalarak geniş perdeyi unutmak demek olur ki, bu da olayları anlamamıza veya analiz etmemize yardımcı olmaz.

Bazılarımız olaylara sadece Suriye’deki olaylar olarak bakarak olayları değerlendirebilir.


Fakat,

Bendeniz olaylara genellikle TARİHSEL SÜREÇ ile KONJONKTÜREL olayları hesaba katarak analiz yapmanın daha doğru sonuçlar ortaya çıkaracağına inananlardanım..


Peki Tarih ve konjonktür bize neleri hesaba katmayı unutma diyor?


ÇEÇEN SAVAŞI’nı unutmamak gerekiyor: Rusya “KGB ajanı olması hasebiyle Poetin” Türklerin Çeçenlere yardımlarını unutmadı.


* Daha öncesi içinse SYKES-PICOT Antlaşmasında tek eli boş kalan ülke.

* Ukrayna ile olan sorunları dolayısıyla girmiş olduğu sıkıntılar yüzünden toplumun odaklanabileceği milli ve manevi konu arayışı ve en önemlisi yeniden varım diyebileceği ortamın Obama tarafından yaratılması.

* Pentagon’un Sovyetler Birliği yıkımının “Afganistan hezimeti” benzerini Rusya için planlamasını göremeyişi yüzünden Suriye bataklığına girmesi gibi basit örnekler verebiliriz.

Bir başka unsur var ki, o da başlı başına bir büyük unsur ve konu olarak ele alınması gerekiyor.

* Vatikanın yeniden HAÇLI BİRLİĞİ için vermiş olduğu çabalar… Bu çabaların çıkarmış olduğu ortak çıkarlar “Ortadoğunun yeniden şekillendirmesi”


Suriye problemi ile Türkiye Kürtler üzerinden bir bataklığa çekilmek istenerek dizayn edilmek isteniyor. Bunu yaparken de en uç sinir damarlarına dokunarak GEL GEL yapılıyor.

Bir başka konu ise İSRAİL.

* İsrail kurulmadan önceki etnik ve nüfus yoğunluğu temizliğidir.

Bugün aynı vakıalar Suriye üzerinde oynanmaktadır.

* Avrupa ise bu denklem içinde PİYON olarak kullanabilmek için daha önce tecrübe edilmiş olan GÖÇMEN AKINI ile terbiye edilmektedir.


Daha önce birkaç kere yazmış olduğum yazılarda da belirttiğim gibi Türkiye eline geçen bir kaç fırsatı teptiği için malesef bugün OYUN KURUCU OLMAKTAN ÇOK PİYON DURUMUNA DÜŞMÜŞTÜR.


Türkiye’nin yeni açılımlarla bu sıkıntıları aşması gerekmektedir.


* Bu açılımların en başında Yavuz Sultan Selim’in yaptığı gibi Kürtler ile konsorsiyum içine girmesi gerekmektedir.

* Bir başka açılım ise Orta Asya Türk Devletleri ile işbirliğinden öte ortaklıklar kurmasıdır.


Bu açılımların temel harcı konusunda ciddi bir düşünce içerisine girip bir karara varmalıdır.

Bu harç ise naçizane düşüncem olarak şunu diyebilirim.

İSLAM’İ DÜŞÜNCE ve DÜZEN..

Bu günkü Kemalist düşünce yapısı ile sistem ülkeyi birleştirmek yerine parçalamaya başladı.

Kemalist düşünce yapısıyla ne özgürlükleri artırabilirsiniz ne de ortak noktayı bulabilirsiniz.

Çünkü Kemalist düşünce yapısı kendi içinde TEKCİL ve NASYONALİST bir kavram barındırdığı için farklılıkları içeri almak yerine dışlamaktadır.


İslam’i düşünce ve sistemi ile etkileşim yapabileceğiniz coğrafi konumları da ele aldığınızda alternatif ve bir yapı rahatlıkla ortaya çıkararak rahatlama ortamını oluşturabilirsiniz.


Fakat,

Bu sistemin başka sıkıntıları ortaya çıkarmaması içinde sistemi kabullenmek istemeyenlerin VATANDAŞLIK SÖZLEŞMESİ ile kendi düşünce ve ideolojisine uygun sistemini kabullenerek topluma hizmet sunulması gerekmektedir. Aynı zamanda FEDERATİF bir sistem ile YEREL YÖNETİMLERİ güçlendirerek halka hesap verme ortamını yaratmak gerekir..

Leave a Reply